Bir önceki yazımda (Her şey değişirken sen aynı kalmakta ısrarcı mısın?) hafifçe dokunduğum bir konudan sizlere bu yazımda bahsetmeye çalışacağım.
Yeniden öğrenmemizi ve bir daha düşünmemizi sağlayan her iş birliği, her iletişim hatta her şey bugünün ve geleceğin zenginliği olacak.
Bu yazım da sizlere ilham olsun, yarar sağlasın.
Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin Bireyler ve Kurumlar Sürekli, Yeniden Öğrenmeli…
Ayrıntılara girmeden önce kısaca tanımlardan bahsetmek istiyorum.
Mentorluk nedir? Daha deneyimli veya daha bilgili bir kişinin, daha az deneyimli veya daha az bilgili bir kişiye rehberlik etmesine yardımcı olduğu bir ilişkidir.
Tersine mentorluk nedir? Öğrenmeyi teşvik eden ve jenerasyonlar arası ilişkiyi kolaylaştıran yenilikçi bir mentorluk uygulamasıdır. Mentor rolünde genç ve düşük kıdemli bir kişi bulunurken, menti rolünde daha deneyimli ya da üst düzey olan bir kişi bulunur.
Aslında tanımlar her şeyi anlatsa da, biraz daha derinleşelim isterim.
Şartlar değişiyor, beklentiler değişiyor, yaşanan olaylar, krizler, meslekler, ihtiyaçlar değişiyor, daha da değişecek ve daha da zorlaşacak.
Bu değişimler bizleri endişelendirmemeli, kolaylaştıran yöntemlere odaklanmalı ve bunlara kafa yormalıyız. Panik olmadan, her durum ve ortama uyum sağlama konusunda esnek, sakin, diğer taraftan dayanıklı, farklı düşünme yeteneği ile proaktif ve sürekli öğrenme bakışıyla yeni yeteneklerle bu durumları fırsata çevirmeliyiz.
Fırsatlar içinde gelişimi ve yeni bakış açılarını barındırır…
Birey olarak her şeye gücümüz, bilgimiz, uzmanlığımız, yeteneklerimiz yetmeyebilir, yetmesi de gerekmez. İş birliği kavramı özellikle çağımızda en önemli zenginliktir. Bu bildiklerimizden ve ihtiyaçlardan yola çıkarak başka fikirlere, görüşlere, bilgilere daha açık olmamız gerekiyor. Kendi bildiğimizin doğru, kendi deneyimlerimizin yeterli olduğunu düşündüğümüz an yok olmaya mahkum oluyoruz. Bu durum kurumlar için iflasa, bireyler için işsizliğe ve depresyona, ülkeler için de eksilmeye neden oluyor.
Genç nüfusa sahip olması nedeniyle çok şanslı bir ülkeyiz. Gençlerin güçlü yönlerinden daha fazla yararlanmalıyız; teknolojiyi kullanma becerileri, sosyal medya kullanma yeteneği, hızlı araştırma, bilgiye hızlı ulaşma yeteneği, farklı düşünme, gelişmeleri yakından takip etmek gibi güçlü yönleri birlikte gelişmek ve büyümek için çok kıymetli.
Deneyim sahibi kişiler bu özellikleri fırsata çevirecek yaklaşımlar sergilemeli, kendi donanımlarına katkı sağlayacağına inanarak yeni jenerasyonun zenginliklerine kulak vermeli.
Her iki taraf, kendi eksiğini karşı tarafla tamamlamaya niyet etmeli ve ortak değer yaratma konusunda sağlıklı bir ilişki yönetimi geliştirmelidir.
Türkiye’de Danışman, Mentor Olmak, Koçluk Yapmak…
Ülkemizde giderek yaygınlaşan bu kavramların hakkının tam olarak verilmediğini düşünüyorum. Kulağa oldukça hoş gelen bu unvanların içi, mesleğini tutkuyla ve bilgiyle yapmayan insanlar sayesinde zarar görüyor.
Tüm kavramları aynı başlık altında toplasam da, hepsi farklı amaca, farklı şekilde hizmet ediyor, ancak tek bir noktada birleşiyorlar; yaşam boyu öğrenme alışkanlığı kazandırmak, değer/fark yaratmak ve sürdürülebilir sistemler kurmak… Bu unvanların asıl amacı da bunlar olmalı. Hedef ve sonuç odaklı, samimi ve sistemli yaklaşımlarla bu görev icra edilmeli. Aksi yapılan durumlarda ülkedeki danışmanlık rolü zayıflıyor ve yurtdışı kurumlara talep artıyor. Yurtdışı firmalardan gelen danışmanların ülke dinamiklerini yeterince bilmiyor olmaları, sektöre ve ülke insan davranışlarına, kültürüne uzak olmaları nedeniyle genellikle sürdürülebilir bir başarı elde edilemiyor. Yapılan iş, geçici ve sınırlı olarak başlangıç seviyesinde kalıyor.
Tam bu noktada, her iki taraf için de fırsatlar doğuyor. Danışman/mentor olan kişilerin sektöre/amaca/ihtiyaca özel ve sürekli katkı sağlayan hizmet sunum şekli karşılıklı başarıyı getiriyor. Firmalar da işini böyle yapan kurumlara güveniyor ve ülke içinde etkin modeller gelişiyor.
Uzmanlık yaşam boyu gelişen bir deneyim…
Öğrenme bırakıldığı an uzmanlık devreden çıkıyor. Dünün bilgisi bugünün hiçbir ihtiyacını karşılamıyor. Yeni nesil davranışları ve ihtiyaçlarını bilmeyen, yılların deneyimli yöneticisi bugün kariyerini başarısızlıkla sonuçlandırıyor.
Ben bilirim hali herkesi eksiltiyor. Ben herkesten ve her şeyden öğrenmeye açığım, uzmanlıklarıma yeni uzmanlıklar eklemek istiyorum hali, insanın yaşamda kök salmasına neden oluyor.
Tam da burada birçok kurumun başarı elde ettiği benim de uzunca bir zamandır uyguladığım tersine mentorluk yöntemi, yeni nesil davranışları öğrenmek için ciddi fırsatlar barındırıyor.
Tersine mentorluk programında en çok konuştuğumuz konuların bazılarını sizlere iletmek isterim. Sağlık sektörü ve yöneticiliği, e-ticaret, dijital medya, sürekli eğitim modelleri, iş geliştirme ve teknoloji kullanımı.
Tersine mentorluk ilk olarak General Electric’in eski CEO’su Jack Welch’in 1990’ların sonlarında bilgi teknolojileri alanında kendi gelişim ihtiyacını ve genç neslin bu alandaki yetkinliğini fark etmesiyle ortaya çıkmış.
Günümüzde neden yeterince uygulanmıyor?
Yöneticiler kendilerinden daha deneyimsiz kişilerden akıl almak istemiyorlar. Bunun kendilerince birçok nedeni olabiliyor (kendine fazla güvenmek, farklı fikirlere kapalı olmak, eksik yönlerini duymak istememek, gelişim ve öğrenmek için emek vermek istememek, başlayan ancak sonuçlanmayan fikir ve projeler, duymaktan mutlu olacağı şeyleri duymak istemek, diğerlerini yok saymak, zamansızlık gibi…)
Hedefler, amaç ve aksiyonlar netleştirilmediği için kısa ve geçici yapıldığında başarısız sonuçlar elde ediliyor. Bu da bu uygulamanın değerini zedeliyor.
Yeni nesil tutumu da bu sürecin etkin geçirilmesini engelleyebiliyor. Beklenti ve söylemlerin gerçekçi ve samimi olmaması, kendine fazla güven, eksik yönlerinin farkında olmamak, yaşamın gerçeklerinden habersiz sanal ortamda yaşam sürmek, diğer taraftan deneyimin tam olduğunu düşünmek, her şeyi bildiğini zannetmek, deneyimli kişinin deneyimine saygı duymamak, sabırsız yaklaşımlar da karşılıklı öğrenme sürecine ket vuruyor.
Son Söz
Bireyler, kurumlar ve ülke olarak gelişmek için sürekli ve yeniden öğrenmeliyiz. Düşünmeli ve sorgulamalıyız. Doğru sorular sorup yolumuzu çizmeli ve vazgeçmemeliyiz. Birbirine saygı duyan, herkesten ve her şeyden öğrenen, etkin iletişim yöntemleri ile sonuç ve değer odaklı ilişkiler herkese çok iyi gelecektir.
Güzel günler olsun.
Sevgimle,
Seyyal Hacıbekiroğlu