“Deneyim Yaşatmak” benim de son 2-3 yıldır kelime hazneme girmiş olan ve çok sıklıkla kullandığımı fark ettiğim, fark ettikçe de anlamına yoğunlaştığım ağırlıklı olarak pazarlama stratejilerinde kullanılan bir terim.
Deneyim yaşatmak aslında kişiselleştirmek demek bir bakıma. Özellikle insanların ruhuna dokunmak ve akılda kalmakla ilgili diye de tanımlanabilir.
Deneyim yaşatmaya daha geniş açıdan bakmak istiyorum; böyle baktığımızda da sadece iş yaşamında değil, ikili ilişkilerde de karşılıklı olarak birbirimize deneyim yaşattığımızı görüyoruz. Bu yaşatılan deneyim insana iyi gelmeli, yüreğe dokunmalı.
Her birimizin uzmanlıkları var, benim uzmanlıklardan kastım sadece iş hayatındaki uzmanlıklarımız ya da mesleklerimiz değil, tabiki sadece bunlardan bahsetmiyorum. Anne olmak, evlat olmak, yönetici olmak, kurum olmak, kardeş olmak, arkadaş olmak, birey olmak kısacası insan olmaktan da bahsediyorum. Böyle düşündüğümüz zaman her birimizin bir varlığı var, bizi var eden özelliklerimiz ve tüm bu özelliklerimizle bizim hizmet sunduğumuz ya da iletişimde olduğumuz kişilere iyi gelmemiz gerekiyor, yoksa bizi bir diğer kişilerden ayıran durum ya da özellik ne olabilir ki… Teknoloji mi? Şık binalar, şık kıyafetler mi? Ya da mesleğimiz, unvanlarımız, diplomamız, okuduğumuz okullar mı? Kurumları da, biz bireyleri de marka yapan şey, kendimize yaptığımız yatırımlar sayesinde ve özenle -farkında olarak karşı tarafa verdiğimiz değer oluyor.
Peki nedir değer? Değer dediğimiz kavramın içine neler dolduruyorsak onları değer olarak tanımlayabiliriz. Nitelik diyebiliriz kısaca. Bunun zenginliği kendi vizyonumuza, niyetimize, hedef kitlemize sunmak istediğimiz içeriğe bağlı. Kendimizi konumlandırma şeklimize. Kurumlarda bunun adına kurum kültürü deniliyor. Bireylerde ise, nitelikli insan kavramı oluştu daha çok. Ben nitelikli insan tanımlamasının yanında, tercih edilen insan tanımlamasını da çok sık kullanıyorum. Fakat şunu savunmuyorum, tercih edilen insan olmak için bunu yapın demiyorum, aksine siz bu şekilde yaşarsanız zaten tercih edilirsiniz diyorum. Hep kullandığım cümlemi buraya yerleştirmek istiyorum: ‘Nasıl anılmak istiyorsak öyle yaşamalı ve çalışmalıyız’.
Samimiyet, güven, güncel olmak, özen, tutku bu başlıktaki anahtar kelimelerden en önemlileri olabilir. İşte o zaman yaşatılan deneyim gerçekten yüreğe dokunuyor. Örneğin bir hekimseniz hastanız sizi bırakmıyor, siz nereye giderseniz sizi orada buluyor ve tercih ediyor, hatta etrafına öneriyor. Kişiye özel ve bütüncül olarak mekanikleşmeden, ihtiyacı anlayarak, etkin iletişimle sunduğunuz hizmet sizi farklı kılıyor. Tedavi sürecine de katkı sağlıyor, elbette insana da.
Kendi mesleğimden örnek verecek olursam; danışmanlık-eğitmenlik-koçluk kavramı ve sayısı giderek artarken, tercih edilmeyi sağlayan şey ihtiyacı anlamak, o kuruma ya da kişiye özel bilgiyi ve emeği sunmak için kıymet vermek. Bilginin sevgiyle ve tutkuyla birleşmesi, iş yapış şeklini kalıcı yapıyor.
Yapmış olmak için yapılmış her şey geçici ve ölüdür. Yarar sağlamak ve değer oluşturmak için yapılmış her şey kalıcıdır.
İşte tüm bu nedenlerle kurumsal kimlik, kişisel marka, pazarlama, satış önceliğinden bağımsız olarak; ben ne yapıyorum, kurum olarak ya da birey olarak hedeflerim neler, kime hizmet ediyorum, nasıl hizmet etmeliyim gibi soruları sorun kendinize. İçeriklerinizi zenginleştirin. Yeni donanımlar, uzmanlıklar katın kendinize.
Teknoloji, robot, yapay zeka …tüm bunlar gelişirken insanı özel ve farklı kılan donanımları unutmayın. Düşünmek, sorgulamak, öğrenmek, fayda sağlamak gibi.
Kendinize ve çevrenize güzel deneyimler yaşatacağınız günleriniz olsun.
Yarar sağlasın.
Sevgimle.
Seyyal Hacıbekiroğlu